Asır

“asır” ın içinden bir dem
Sanıyorlar o dem matem
O dem saadet, su ve ateş
Vuslatından bi haber adem

O dem uykusu gelen güneş
Bir araya toplanan leş
O dem ki bulundu, beleş
Kendinden bi haber adem

O demin derdinde tacir
Eriyen buz, sermayedir
O dem ki beşer pişmandır
Esrarından bi haber adem

O dem karıncaya yol veren
Haktan mustular var diyen
O demki sabrı nasihat eden
Kazancından bi haber adem

Pembe Köşk

Bugün yine seninle uyandım , sensiz sabaha
Aynı heyecanla baktım,camdan sisli sokağa
Ayrı hüzünlerle daldım anıların salınarak yürüdüğü yollara
Mor sümbüllü , kırmızı güllü pembe köşk
Erik dalın kurumuş,ayva dalında çürümüş
Kiremitleri ruhum misali kırık dökük, boyası soluk
Şimdilerde sessiz ,sensiz ve bizsiz baykuş meskeni
Ah aniden gidişin , benliğimi alt üst edişin
Gidenlere hiç ozenmezdin
Ya şimdi senin gidişine ne diyelim
Kizalim mı kuselim mı ?
Gitmek zorunda olmasan gitmezdin biliyorum
Oysa “avuçlarımda hala sıcaklığın var”
Üzerime düşen saçların , buram buram özlemin var
İşte saklanmış sırrim aşikar oldu … özledim
Bazı geceler özlemin nefesimi kesiyor
Oltaya takılan balık misali çırpınıyor benliğim
Damla damla gönlümun incileri dökülüyor
Sabah ezanları bir fasıla veriyor karanlığıma
Sonra tekrar başlıyorum kaldığım yerden
Sensiz sabaha ,sisli sokağa, anıların yürüdüğü yola
Sessiz ve sensiz…
05.02.2020

Vişne Lekesi

Vişne Lekesi
Zift korkusunu bilmediğim, taş kaldırımlarda yürümedigim yıllardı. Vişne ağaçlarında küçük bir serçe misali daldan dala sıçrardım. Kan kırmızısı vişneleri bir bir toplar, avuç avuç yerdim. Bazıları sıkarak suyunu koluma damlatırdım. Sonra da” ah yaralandım” şakaları yapardım. Zirvedeki vişneler kendilerini ulaşılmaz sanırdı. Tabi ki zirveler içinde planlarım olurdu. Dalın çıkabiliceğim en son noktasına kadar çıkar, elimdeki kementi dalın boynuna geçirirdim. Kement geçirdiğim zirve dal ile hop diyerek yere inerdim. Vişne dalları da benim bu hoyratça hallarime sessizce boyun eğerdi. Bana asla karşı koymazlardı.Bana boyun eğen dallarda ne varsa silip süpürürdüm . O ulaşılamaz zirvenin vişneleri ,benim hasır sepeti çoktan boylamış olurdu. Sonra kementi çözerdim.O burnu havada dallar, ihtiyar beli bükük teyzeler gibi yavaş yavaş doğrulurdu. Eee artık ne kadar doğrulabilirse!… Şimdilerde çok değiştim. Kim bilir belki de ben büyüdüm dallar küçüldü. Elimin tutabildiği , kolaylıkla dokunabildiğim şeylerle meşgul ve mutlu olmayı hedefliyorum . Zirvelerin ulaşılmaz olduğunu düşündüğümden falan değil. Zirvelerdeki vişneleri kuşlara bıraktım.  Anladım ki kuşların zirvedeki vişnelere benden daha çok ihtiyacı var…

İstanbul ‘ da Bahar

Çıktım sokaklada bahar aradım
Taş duvarlar ,taş kaldırımlar
Ayaklarıyla ezmiş , arayanlar
Buluştuk hepimiz aynı baharda

Toprak renginde loş mekanlar
Pahalı kahveler ,ucuz kahkahalar
Aşifte muhabbetler, naylon çiçekler
Buluştuk hepimiz aynı baharda

Eriyen kar , çağlayan dereler
Çiğdem, papatya ,sarı çiçekler
Mezar taşlarında bütün gizemler
Buluştuk hepimiz aynı baharda

Rutubet kokusuyla dolan cigerler
Kirli fikirler, pas tutmuş düşler
Yolunu bulamadan, kaybetmişler
Buluştuk hepimiz aynı baharda

Yalanlar, yılanlar, dökülen kanlar
Aynı masada mertler na mertler
Bir birine bulaşan türlü dertler
Buluştuk hepimiz aynı baharda

Kaybettiğim sevinçler,neredeler
Selanın feryadına dökülüyor inciler
Mülteci çocuk tebessümunde gerçekler
Buluştuk hepimiz aynı baharda