Kartondan Tavşan Yapımı
Kartondan Tavşan Yapımı
Malzemeler:
- renkli kartonlar
- siyah keçeli kalem
- makas
- yapıştırıcı
Yapılışı:
- kartonları silindir şeklinde çizelim
- 4 adette küçük silindir şeklinde çizelim
- makala keselim
- siyah kalemle yüz çizelim
Kartondan Tavşan Yapımı
Malzemeler:
Yapılışı:
Ana Okulu Karne Dosyası Örneği
Malzemeler:
Yapılışı:
Dondurma Yapımı
Malzemeler:
Yapılışı:
Başörtü Sorununun Kalkmasını Devletten Mi İstedin , El Açıp İnandığın Allah ‘tan Mı ?
Müslüman kadınlara emir olunan tesettür ; tesettürlü bayanın yaşlı mı genç mi olduğu anlaşılmayacak şekilde örtünmesidir . Ülkemizin bitmek bilmeyen sorunudur tesettür . Derdimiz ” başörtüsüne özgürlüktü ” , şimdi ise ” başörtüsüne özgürlüğü kazandık , tesettürü kaybettik ” . Allah ‘ın emri olan tesettürün , rengi , şekli belli . Bundan sonrası ; kişinin kalbi seviyesine kalmış .
İnsanların ne giydiği ile meşgul olunduğu kadar ne hissettiği ile meşgul olunsa idi daha çok mesafe kat edilebilirdi . Tesettürün emrolunan şekli dışında giyinen insanlara Allah ‘ ın vaat ettiği cehennemi ,azabı defalarca hatırlatmak yerine bir kere de vaat ettiği merhametten, vadettiği cennetteki ikramlardan bahsedilse ne güzel olurdu . İnsanlar güzel kıyafet , makyaj vs neden tercih ediyor “beğenilmek” için . Anlıyoruz ki beğenilmek fıtri bir duygudur . Bizde bu duygumuzu tüm fıtri duygularımız gibi Hakka yönlendirmemiz gerekiyor . Bunun içinde merhamet dolu yüreklere ihtiyaç var .
Karşımızdaki kardeşimizin şeklinden bahsederek sadece müslüman kardeşlerimizin ruhlarını yoruyoruz . Küçük kuşların , küçük taşlarla , büyük filleri helak ettiği Allah , Şu tesettürü bozan , tesettürü modaya dönüştüren , tesettürlü kardeşlerimizi manken , şeklinde teşhir eden kardeşlerimizi , istese helak edemez mi ? Belkide asıl tesettürlü olduğunu iddia eden kardeşlerimiz sınav oluyor . Biz olayların asıl hikmetine vakıf olamıyoruz . Bize şer görünen nice hal var ki , hayrın kapını açıyor .
Kabuksuz bir meyve olur mu ? Kabuksuz meyve kaç gün sağlam kalabilir . Örtüde insan oğlunun kabuğudur . Bizi Yaratan kusursuz yaratıyor da bizim kusurlarımız doğruyu görmemize engel oluyor . Nefsimiz bize hep emirlere karşı gelmeyi yada kıyısından köşesinden keserek emirleri yerine getirmemiz için telkinde bulunuyor . Hangi emir olursa olsun insan nefsine uygun tarafı alıp gerisini tarumar ediyor.
Yüzü gözü boyalı , ne olduğu belirsiz kıyafetler , topuklar , topuzlar..Sen bilirsin kardeşim , sen bilirsin.. İslam ‘ ı kirletemezsin sadece kendine ahirette yakmaya ateş topluyorsun . Devam edip etmemek senin tercihin . Yüreğinde vicdan yok olmuş . Kendini yakıyorsun , tesettürlü manken dediklerini yakıyorsun , sevdiklerini yakıyorsun , sevmediklerini de yakıyorsun . Kimi teşhir ediyorsan onu yakıyorsun . Cebin dolar , beğenenlerin sevenlerin artar kaç yıl , nereye kadar , kaç yılın var , toplar toplar yiyemezsin , lokman da boğulursun . Yakma kardeşim ! kendini yakma , en sevdiklerini yakma , en önemlisi de arkandan gelen nesilleri yakma…
Gece olunca biliyoruz ki ertesi gün sabah olacak , Kur-an ‘ ın bize vadettiği o büyük gün gelecek . O zaman anlayacağız . O zaman geri dönemeyeceğiz…Bizi Yaratan , bizi bizden daha iyi biliyor . Dinimizi bozup , makyajla düzeltmeye çalışıyoruz . Biz bozuluruz ama İslam asla…
Ey Müslüman kardeşim ! Kuran neyi emrediyorsa emirleri çekiştiriyoruz . Sonra da çekiştirdiklerimizi çekiştiriyoruz. Allah’ın emrine uyanlar okyanusta ki bir avuç su kadar . Bir avuç müslüman kardeşim bizlere Allah’ın ayetlerini tebliğ etmenin gayretiyle yoruluyor . Nefesinin sonuna kadar dinini tebliğ ediyor . Bizin yaptığımız sadece nankörlük oluyor .
Dışı çürük meyvenin biliriz ki içi de çürük olur . Çürümüş neyimiz varsa koparıp atalım . Tesettürümüze sahip çıkalım . Allah ‘ın emirlerini , emrettiği şekil de uygulamaya gayret edelim . Tesettürün kaidelerine uymayan kardeşlerimize dua edelim .
Bademli İrmik Tatlısı
Malzemeler:
Şerbeti İçin:
Üzeri İçin:
Yapılışı:
Aşk 15’te Başlar
Aşk hayatta başımıza gelen en heyecan dolu hislerimizdendir . Aklımızı yok eden ayaklarımızı yere bastırmayan, adeta bizi kanatsız uçuran, müthiş bir duygudur . Küçücük yüreğimize sığmayan kocaman bir ateştir . Bir çift bakışın etkisiyle sözlerimiz ve davranışlarımız birbirine karışır . Duygularımız , anne baba kardeş vs sevgilerden çok farklıdır . Kimseye derdimizi anlatamayız , derdimizin gölgesi dağ gibi görünür bize .
Gelişim dönemlerinin çıkmaz sokağı ergenlik dönemidir . (14 -19 yaş aralığı diyebiliriz) Yaptığımız seçimler ; sonraki hayatımızın nasıl şekilleneceği konusun da dönüm noktasıdır . Ailemizin baskılarına boyun eğmek bizi biz olmaktan çıkarırken , okulda dersler bize bitmeyen roman gibi gelir ve bir çift bakışta kaybolmak isteyen ruhumuz ! Bir tarafta okul , bir tarafta aile ve bir bakış bir duruş…İnsan oğlunun ilk seçimi yaradılış itibari ile bir çift gözde kaybolmak oluyor.
İşte o zaman gerçek hayat bize merhaba diyor . Daha eş ne olmanın ne oluğunu anlamadan , anne baba oluyoruz . İhtiyaçlar artıkça çatışmalar artıyor . İtiş kakış şeklinde süren evlilikler , birde bakıyorsun kısa sürede sona eriyor . Bir çift bakışına hayran olduğumuz kişiler en büyük düşmanımız oluyor . Geri de mutsuz bireyler ve mutsuz bireylerin mutsuz yavruları.. İşte o zaman anne babanın değerini , eğitimin değerini , aşk dediğimiz hislerimizin de zamanı gelmeden koparılan bir meyve olduğunu anlıyoruz .
Bize düşen ! Bir yavru dünyaya geldiğinde anne baba sevgisini yüreğinde hissetmelidir . Aile büyüklerinin sevgisini hissetmelidir. Eğitimciler ne eğittiklerinin fakında olarak , sevgi ile eğitim vermelidir . Yavrularımızın hissettiği duyguların hiç birinin değersiz olmadığını bilmeliyiz . ” Aman bu yaşta ne aşkıymış ” tarzı cümleler yerine daha anlayışlı olmaya çalışmalıyız . Olumsuz yaklaşımlar sorunları çözmez , sadece üstü kapanır . Biz farkında olmadan daha büyük sorunlara yol açar. Bizler çocuklarımızın duygularına olabildiğince yön vermeliyiz . İnsan öyle bir dengede yaratılmış ki bunun idrakine varmalıyız .
Gençler ile mümkün olduğu kadar açık ve net iletişim kurmalıyız . Özellikte teknolojin gereğinden fazla kullanıldığı günümüz de bu iletişim çok önemli . Özel durumların da iletişime geçmekten utanıp , sıkıldığınız yavrumuz ,bizim bilmesini istemediğiniz çoğu bilgiyi ihtiyacı olmadığı bir dönemde öğrenmektedir . Örnekle açıklayacak olursak ; bir annenin hangi şekilde doğum yaptığını detaylarını 10 yaşındaki bir çocuğun bilmesi sadece kafasını meşgul eden bir bilgi olacaktır . Malesef bu ve bunun gibi birçok yersiz bilgilere ulaşmak , günümüz teknolojisiyle mümkün . Bu tarz yaşına uygun olmayan bilgileri depo etmesi ; çocuğun ateşin yakacağını öğrenip , çakmakla evi yakması gibi olacaktır.
Yavrularımıza dinimizi iyi öğretmeliyiz . Çevremizdeki imkanı olmayan geçleri de aynı şekilde bilinçlendirmeye gayret etmeliyiz .
Mesaj
Öğle vakitleri idi , telefonuma okuldan mesaj geldi . Öğretmenin işi çıktığı için oğlumu okuldan erken almam gerektiğini bildiriyordu . Evdeki işlerimi hallettikten sonra denilen vakitte okula gittim.Öğretmen henüz derse gelmemişti . Sınıfa girdim,oğlum beni görünce çok mutlu oldu .
Benden sonra da temizlik görevlisi geldi . Bana niçin ders saati içerisinde burada bulunduğumu sordu . Okuldan gelen mesaj üzerine geldiğimi söyledim . Öğretmenin işi iptal olduğunu söyledi . Bende evimin uzak olduğu söyleyince , müdüre gidip hastaneden geldiğimi söyleyip , çocuğumu alabileceğimi söyledi . Ben ona , yalan mı söyleyeyim dedim . Siz bilirsiniz dedi .
İç dünyam da şimşekler çakıyordu . Ben ki Hz Muhammet sav ümmetinden biri isem ; nasıl yalan söylerdim . O ‘nun sıfafı “el emin”di . Ben onun ümmetinden isem O ‘ nun gibi “el emin” olmalıyım diye , kendi kendime düşündüm.
Görevlinin dediğini yapmadım , öğretmenin gelmesini bekledim . Öğretmen geldi . Durumu anlattım iletilen mesaj üzerine geldim lakin iptal olmuş . Şimdi tekrar gidip gelmemin benim için zor olacağını söyledim .Öğretmen bana dönerek çocuğumu erken alabileceğimi söyledi .
Oğlumun elini tutup eve dönerken o, bir saat okuldan erken çıkmanın sevincini yaşıyordu , ben, İslam a yakışmayan beyaz da olsa , küçükte olsa , yalan söylememiş olmanın sevinci içerisindeydim….
Beyinsiz Beyin !
Ne zaman ki tohumun DNA sı bozuldu,
Ne zaman ki terminatör tohum , toprakla buluştu,
O tohum büyüdü , başak oldu,un oldu,ekmek oldu,
Sofra da aş oldu , insan benine girdi gıda oldu,
İşte o zaman ; İnsan Terminatör oldu , kör oldu , sağır oldu,
Yüzyıllardır öpülüp baş üstünde taşınan , nimet sayılan “Ekmek”
Bugün tüm çöp konteynırlarının kenarlarına asılmış,yerlere saçılmış,
ÇÖP OLDU !
Markası Var Mı ?
2. Kentler, kasabalar ve köylerdeki her ev birer kat çamaşır (kilot, fanila veya benzeri iç giyim), birer çorap, birer çift çarık hazırlayacak, belirli süre içinde komisyona teslim edecektir. Ordu ihtiyaçlarında kullanılacak bu giyeceklerin, yöresel özellikler göz önünde tutularak hazırlanmasına dikkat edilecektir.
3. Tüccar ve halk elinde bulunan çamaşırlık bez, Amerikan patiska, yıkanmış veya yıkanmamış yün ve tiftikle, erkek elbisesi yapımına yarayan her türlü yazlık ve kışlık kumaş, kösele, taban astarlığı, sarı ve siyah meşin sahtiyan mamul veya yarı mamul çarık, fotin, demir kundura çivisi, kundura ve saraç ipliği, nal, nal yapımında kullanılan demir, yem torbası mıh, yular, belleme, kolan, kaşağı, gebre, semer ve urganların yüzde kırkı Tekalif-i Milliye Komisyonlarına teslim edilecektir. Teslim edilen malların bedelleri daha sonra devlet tarafından ödenecektir.
Bu maddeler ; 19 mayıs 1919 yılında başlayan Kurtuluş Savaşı sırasında yayınlanan , Tekâlif-i Milliye Emirleri ‘ nden bir kaçıdır. Yüzyılın başına ve sonuna bakacak olursak ne kadar yol katettiğimiz görülmektedir .Yüzyılın başları emirlerden anlaşılacağı üzere yokluk en üst düzeyde.Ya günümüz de ?
Üretimin endüstrileşmesi ile kapitalizmin pençesine düştük .Yoklukla kazandıklarımızı , bolluktan göremez haldeyiz ! Modalar , markalar , tv programları , filmler , müzikler bangır bangır bağırıyor “tüket , tüket , tüket” ..İnsan tüketeceğim derken kendini tüketiyor ve yeni gelen nesiller de bu akıma dahil oluyor . Geçen yaz giydiğin bluz bu yaz demode oluyor .Yenisini almak için emeğimizi satıyoruz , yenisini alıyoruz .Hızlı üretilen her şeyin değeri aynı hızda yok oluyor. İşte bu kısır döngü içerisin de savrulup gidiyoruz.
Araba markası , eşarp markası, mekan markası , vs kullandığımız da kendimizce bir tüketen gurubuna dahil oluyoruz.O markayı şu kadar parası olan kullanabilir , imajını çiziyoruz . Tüketmediğimiz de boynumuz bükülüyor adeta. Benim minik mutluluklarım , derin hüzünlerim,kahve, yemek keyfi resimlerim , mangal sefalarım yok mu ? Ailemin sormadığı düşüncemi ,sosyal medya soruyor ! . Neden acaba beni çok sevdiği için mi ? Yoksa beni bir piyon olarak gördüğü için mi ? Benim paylaştığım her anım sayesinde sosyal medya sahiplerinin cirolarını sayamıyor .
Günümüz de marka kavramın içeriği zenginleşti . Artık şahıslar dahi marka olabiliyor . Düşünüyor muyuz ! Bu markalar benim varlığımla hayat buluyor.Markanın prestijli olmasına ben katkı da bulunuyorum.Bir nevi gönüllü reklamını yapıyorum.Marka sahibine daha büyük kar sağlıyorum . Argo tabirle ” beni kullanmasına izin veriyorum ” Bir ihtiyaç sahibine karşılıksız iyilik yapmak zor gelirken , neden ihtiyaç sahibi olmayana bu kadar gereksiz iyilik yapıyorum ? Kendimi neden bu kadar değersizleştiriyorum ?
Yüz yılın başlarında atalarımız savaş için …” birer çorap, birer çift çarık hazırlayacak ” üç kuruşluk malzeme toplamaları bize kendimize getirmek için yetmiyor mu ? Unutmayalım ki kefenin modası , markası hiç değişmiyor . İster bu giy , ister yarın .
Kimimiz yaşarken tarih oluyoruz , kimimiz tarihin tanımı oluyoruz .